Tüm Yönetim Kurulu Üyeleri Kamu Borçlarından ve Kaçakçılık Suçlarından Sorumlu mudur? Bilindiği üzere, 6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35’inci maddesinde kanuni temsilcilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre tüzel kişilerden kısmen veya tamamen tahsil edilemeyen amme alacağı kanuni temsilcilerin kişisel mal varlıklarından tahsil edilecekti. Anonim şirketten tahsil edilemeyen amme alacağı için şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamının mal varlığına gidilebilecek midir? Konuya ilişikin olarak Seri A 1 Nolu Tahsilat genel Tebliğinde açıklamalar yapılmıştır. Buna göre, tüzel kişiliği haiz kuruluşlar için ayrıca ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmelerinde ve bu sözleşmelerde aynı usulle yapılan değişikliklerde tayin edilen kanuni temsilciler, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi ile amme alacağının ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Buna göre, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi uygulamasında kanuni temsilci, şirket esas sözleşmesi ile temsile yetkilendirilmiş veya kaynağını esas sözleşmeden alan yetki ile idare meclisi ya da genel kurulca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da idare ve temsil yetkisi verilen kişi ya da kişilerden birinin mutlak surette yönetim kurulu üyelerinden birisi olmasıdır. Bu düzenleme Yeni TTK bakımından da geçerli bir düzenlemedir. Yeni TTK’nın 370’inci maddesi uyarınca da en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisine sahip olması zorunludur. Türk Ticaret Kanununa ilişkin yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alınarak, bir anonim şirketin kanuni temsilcileri; a) Öncelikle şirket esas sözleşmesinde yönetim kurulu üyelerinden birinin veya birden fazlasının şirketi temsile yetkili kılınıp kılınmadığı, b) Şirketi temsile yetkili üye esas sözleşmede belirlenmemiş ise sözleşmede yönetim kurulu veya genel kurula, yönetim kurulu üyesi olması şartıyla murahhas üyeleri veya şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürleri temsilci olarak belirleme konusunda yetki verilip verilmediği, c) Esas sözleşmede temsilci belirleme konusunda yetkisi bulunan organ tarafından bu yetki çerçevesinde temsil salahiyetinin; yönetim kurulu üyelerinden biri veya birkaçına ya da yönetim kurulu üyelerinden en az biri ile birlikte şirketin sorumlu müdürü veya müdürlerine devredilip devredilmediği, hususlarına göre belirlenecektir. Bu hususların varlığı, ticaret sicili kayıtlarına ve ilanın yapıldığı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesine bakılarak tayin olunacaktır. Buna göre, amme alacağının anonim şirket şeklinde örgütlenmiş tüzel kişiliğin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi konumundaki yönetim kurulu üyelerinin şahsi malvarlıklarından takip ve tahsili cihetine gidilmeden önce, şirket esas sözleşmesinin tetkik olunması, temsil salahiyetinin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan murahhas bir veya birkaç üyeye veya şirkette pay sahibi olmayan müdürlere bırakılmış olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Yapılacak tespit sonucunda; şirketi temsil salahiyetinin murahhas üye veya üyeler ile şirkette pay sahibi olmayan müdürlere bırakıldığının anlaşılması halinde amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, bu durumda diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında işlem yapılmaması icap etmektedir. Bunun anlamı örneğin aynı zamanda ortak olan bir yönetim kurulu üyesi temsil yetkisine sahip değil ise 6183 sayılı Kanun kapsamında takibata tabi tutulmayacaktır. Şirket esas sözleşmesinde bu şekilde bir görevlendirmeye ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaması halinde, Eski Türk Ticaret Kanununun 317'nci (Yeni TTK'nın 365'inci) maddesi hükmü göz önüne alınacak, yönetimde bulunan tüm üyelerin müşterek ve müteselsil sorumlulukları dikkate alınarak haklarında 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'inci maddesi uyarınca işlem yapılacaktır. Burada önemle vurgulamak istediğimiz bir diğer husus ise, Danıştay Üçüncü Daire’nin 26.05.1999 tarihli 1998/2761 esas numaralı ve 1999/2128 numaralı Kararı'dır. Söz konusu Karar'da, yönetim kurulu üyelerinin kanuni temsilci sıfatını üyelikle değil, temsil yetkisi ile kazandıkları, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerine şirketi temsile yönelik herhangi bir yetki verilmemesi halinde, bu üyelerin şirketin vadesinde ödenmeyen vergi ve ceza borçlarından sorumlu tutulmaması gerektiği belirtilmiştir. VUK 359'uncu madde kapsamında da yönetim kurulu üyesi olmayıp dışarıdan müdür olarak atanan kanuni temsilcilerin sorumlulukları, yönetim kurulu üyesi olan kanuni temsilcilerin sorumluluklarından farklı değildir. Kanaatimce, 6183 kapsamında takibata ilişkin yukarıda yaptığımız bütün açıklamalar kanuni temsilci olmayan yönetim kurulu üyeleri için de geçerlidir. Yani, VUK 359 kapsamında kaçakçılık suçu nedeniyle suç duyurusu tüm yönetim kurulu üyeleri için değil kanuni temsilci hakkında yapılmalıdır. Tabi ki, VUK 333 düzenlemesi de dikkate alınacaktır. Sonuç olarak, ister yeni TTK, ister 6183 sayılı Kanun, isterse VUK 359 kapsamındaki sorumluluk bakımından yönetim kurulu üyesi olmayıp dışarıdan atanan kanuni temsilci olan müdürler ile yönetim kurulu üyesi olarak seçilen müdürlerin sorumlulukları aynıdır. Ayrıca, şirketten tahsil edilemeyen amme borçları için bütün yönetim kurulu üyeleri hakkında değil kanuni temsilci sıfatını taşıyanlar hakkında takibat yapılmalıdır. Gazeteport - Ekrem Öncü Y.M.Müşavir |
1855 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |